In nature
I’m wandering through the highlands at an elevation of 2000m, close to the Georgian border. People invite me into their homes in the villages nearby. In some there is no electricity, so we use gas lamps at night.
No TV. No newspapers. No cell reception.
Everyone bakes their own bread at home using mostly corn flour, it’s delicious. If you’re a smoker, it’s best to stock up before you head up to these heights —there are no supermarkets.
Life is simple, there seems to be a kind of autonomy grafted from lives lived at the bare minimum. They only take what they need from the forest, timber for carpentry and for heating.The most crowded village boasts 20 houses at most. People are charming, welcoming and more importantly cheerful.
The air is fresh and the fields resplendent with wild flowers. The milk from the cows, and the butter churned from this milk, are indeed both yellow in hue.
People do not create particular needs, which then would require them to give up their ways of life. Instead they live peacefully and in harmony with nature.
Doğada
2000 metre rakımda yaylalarda dolaşıyorum; Gürcistan sınırına yakın. Köylerde evlere misafir oluyorum, bazılarına henüz elektrik bağlanmamış gaz lambası ile aydınlanıyoruz.
Televizyon yok, gazete gelmiyor, cep telefonu çekmiyor.
Ekmek genelde mısır unundan evlerde yapılıyor, nefis.
Sigara içiyorsan yukarıya çıkmadan evvel stok yapmanda yarar var, market yok.
Hayatlar basit, yoklukla mücadele ederken bir çeşit otonomi sağlamışlar. Mobilya imalatı ve ısınma için ormandan hakları olan ağaçları kesiyorlar. En kalabalık köyde var yirmi ev. İnsanlar güzel, misafirperver ve en önemlisi mutlular.
Hava temiz, her yer çiçeklerle kaplanmış; ineklerin sütü de tereyağı da gerçekten sarı renkte.
Tatmin etmek için düzenlerini bozmak zorunda kalacakları ihtiyaçlar yaratmıyorlar.
Doğanın içinde, doğayla uyum içinde huzurlu bir yaşam sürüyorlar.
No Comments